Hem Koleksiyoner Profili Hem Koleksiyonun İçeriği Değişiyor

Bilgili Holding Sanat ve Kültür Direktörü Begüm Güney’e, Ekim ayında 14 gün boyunca galerileri ve ziyaretçilerini ağırlayan Artweeks İstanbul’u ve sanat koleksiyonerliğinde son yıllarda yaşanan değişimleri sorduk…

Maison Yirmisekiz: Artweeks İstanbul ile yılda iki kez sanatçılar, galericiler ve koleksiyonerleri bir araya getiren, bağımsız sanatçılara alan açan, sanat sohbetleri yoluyla sektörün önemli konularına dikkat çeken buluşmalar gerçekleştiriyorsunuz. Ve tüm bunlara ücretsiz bir erişim sunuluyor. Ulaşmak istediğiniz hedef kitleyi ve hangi amaçlarla yolculuğu bu şekilde bütünsel sürdürdüğünüzü sizden dinlemek isteriz.

Begüm Güney: Ana odağı Türk Çağdaş Sanat Galerileri olan Artweeks İstanbul’un, her yıl değişen kurgusu fırsat eşitliğine olanak yaratmak için çeşitleniyor. Bugün üretilen Türk sanatının en büyük destekçisi olan galerilerin üretimlerine devam edebilmeleri amacıyla kurulan Artweeks, her edisyonunda kültürel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için Türk çağdaş sanatının üretimini destekleyen, ekonomik ve sosyal bağlamı üzerine çalışan organize ve kolektif bir yapı. Dayanışma içerisinde büyüyen, her edisyonda zamanının şartlarına uygun dönüşebilen bu yapının adaptasyon yeteneği çok yüksek. Benzerlerinden farklı olarak koleksiyon sergileri, bağımsız sanatçıları destekleyen projeler ve inisiyatif iş birlikleri, kurum-marka birliktelikleri ve paralel etkinlikleriyle bugün üretilen sanatı daha geniş kitlelere ulaştırmayı sosyal yapıda yeni jenerasyonun sanatla iç içe büyümesini odak alıyoruz. En başından beri önem verdiğimiz sanat konuşmaları hem bilgilendirici hem de tartışmaya alan açan, yaratıcı sektörlerin ve iş dünyasının farklı disiplinlerini bir araya getiriyor. İzleyici ile diyaloga geçebildiğimiz her etkinliği çok önemsiyoruz. Artweeks’in kendine özgü yönelimlerini, çeşitlilik ve bütünlük sağlayarak sunmak temel odak noktamız. Sektör ilerleyebilmek için doğru ilişkiler kurmaya ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda galeri, izleyici ve koleksiyoner için derin bir güven ve kapsamlı ilişkiler geliştirmesine doğru bir zemin hazırladığımızı düşünüyoruz.

M28: Ekim ayı itibarıyla Artweeks İstanbul’un 10’uncu edisyonunu geride bıraktık. Bu sene geçmiş yıllardan farklı olarak hem Nisan hem Ekim ayında Akaretler yerine The Ritz-Carlton Residences’da ziyaretçiler ile buluştunuz. Mekân ile birlikte Artweeks İstanbul’da nasıl bir değişim yaşandı?

B.G: The Ritz-Carlton Residences’da ziyaretçilerle buluşmak ve önceki edisyonlara kıyasla farklı lokasyonlarda yer alabilmek, Artweeks’in ruhunu yansıtıyor. Hatta Akaretler’de başlayan yolculuğunun öncelikle İstanbul’da sonrasında belki de başka lokasyonlara da yayılacağı bir stratejiyle gelecekte isim yeniden ele alınabilir. Artweeks bilinirliği çok yüksek bir marka. Bu değişim Artweeks’in genişleyeceğinin, şehrin farklı lokasyonlarında da gerçekleştirileceğinin bir habercisi oldu.

M28: Artweeks İstanbul sanat fuarlarından farklı olarak çok daha uzun soluklu bir şekilde ziyaretçilerle buluşuyor. 14 günlük bu süreçte galerilerin yanı sıra özel sektör ve kamu iş birlikleri de öne çıkıyor. Bu edisyonda geçtiğimiz yıllardan farklı olarak izleyicilere neler sunuldu? 10’uncu edisyonun öne çıkanları nelerdi? 

B.G: Bu edisyonda yer verdiğimiz 21 katılımcı galerinin, Artweeks’te sergilediği sanatçılarından şeçkiyle kurgulanan bir grup sergisi izleyenlerini karşıladı: “Ondan beri”  X. Edisyonumuzda yer alan galeriler: MERKUR, Pilot, C.A.M Gallery, Martch Art Project, Mine Art Gallery, Olcay Art, shopi go Art, Galerimiz, E’Art Gallery, The Key Gallery, Sevil Dolmacı, Mariana Custodio, Kun Art Space, Adas, Chi Art Gallery, Frank Art Studio, Artopol, Taksim Sanat, Şişli Belediyesi, Muse Contemporary, X – Ist, Bosfor, Ambidexter. Giriş katta konumlanan Soho House x Bilgili Sanat iş birliğinde gerçekleştirdiğimiz “Karşılaşma” seçkisi bir geçiş alanı— 10 metrelik bir duvarı bağımsızlarla karşıladığı önünden ayrılamayacağınız bir kolaj duvarına dönüştürdü.

Galeri sergilemelerinde merak uyandıracak bir diğer yenilik çağdaş sanatı fonksiyonel tasarımla birleştiren ve bu birleşimi sınırlarını belirlediği edisyona dayalı üretimiyle ortaya koyan 46 senelik bir marka geçmişi olan “Birim” ile. Milano Design Week’te de sunulacak yeni bir marka stratejisi üzerine çalışan ekibiyle Cem Tanrıkulu fotoğraf sanatçısı Albena Martinova ile başlattığı sanatçı iş birliklerini ilk kez Artweeks’te gösterdi. İlk kez bir global galeriye yer verildi. Mariana Custodio Londra, Lizbon ve İstanbul’da 12 global sanatçıyı temsil ediyor.  İngiltere’de yaşayan sanatçı Seçil Erel ile gerçekleştirdiği solosuyla yer aldı. İBB Kültür AŞ.’ye bağlı olan Taksim Sanat, Gamze Çankaya kumaş baskı atölyesinde, Gizem Şanlı ve Emine Büyükbaş resim atölyesinde, Irmak Döndüren heykel atölyesine, Dilşad Ergün ve Berfin Sude Çevik dokuma atölyesinde olmak üzere Açık Stüdyo Günleri kapsamında üretilen eserlerle Artweeks’e dahil oldular. Harvard Business Review Onuncu Edisyon için özel bir konuşma dizisi hazırladı. İş dünyası ile sanat alanının kesişiminde daha önce görmediğimiz karşılaşmalar gerçekleştirildi. Kasım ayında 3. Edisyonunu gerçekleştireceğimiz One Akaretler’in proje ortağı shopi go Art için ise sanattaki globalizasyon ve dijitalleşmenin yereldeki temsillerini bir seçkide buluşturduğu seçkisi için alan açıldı.

M28: İklim değişikliği ve bununla birlikte sürdürülebilirliğin sanat dünyasına önemli değişimler/yenilikler getirdiği biliniyor. Siz bu alanda neler gözlemliyorsunuz? Artweeks İstanbul’a yansımaları nasıl oluyor? Bu alandaki eserler bir küratör olarak seçimlerinizde sizi nasıl etkiliyor?

B.G: İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik, sanat dünyasında giderek daha fazla önem kazanan konular. Artan orman yangınları, su kaynaklarının azalması ve biyoçeşitlilik kaybı gibi etkiler, gelecekte belirsiz iklim koşullarını işaret ediyor. Sanat ortamı, ekolojik sorunlara karşı doğrudan bir tavır alarak bu meseleleri işliyor ve sanatın aktivist bir rol üstlenmesine yol açıyor.

Sürdürülebilirlik konusuna gelecek olursak özellikle pandemi sırasında sanatla hayatta kalmamız, bu farkındalığı daha da artırdı. Görsel sanatların izlenme oranlarının, kitap satışlarının, müzik yayın platformlarının hızla artması, çevrimiçi müze koleksiyonlarının ve çağdaş sergilerin oluşturulması bu durumu kanıtlar nitelikte.

Artweeks İstanbul’da sürdürülebilir malzemelerle yapılmış eserler veya doğayı koruma konusunu işleyen projeler ön plana çıkıyor. Bunun yanı sıra 10. Edisyon’da özellikle suyu konu alan birçok sanat eseri görüldü. Sanatçılar, bu temaları işlerken hem bireysel hem de toplumsal düzeyde güçlü mesajlar veriyor. Bu durum, toplumun harekete geçmesini gerektiriyor. Bu bağlamda “sürdürülebilirlik” kavramı sanatın kendisinin sürdürülebilirliği ile iç içe geçmiş durumda. Endişelenmemiz gereken şey sanatta “sürdürülebilirlik” değil, sanatın sürdürülebilirliği.

Küratör olarak seçimlerimde, estetik değerin yanı sıra içerik ve toplumsal bilinç yaratma potansiyeli beni etkiliyor. Sanatın, iklim krizi ve sürdürülebilirlik gibi acil meseleler karşısındaki rolü, izleyicileri harekete geçirebilecek bir platform sunuyor. Bu noktada bir başka soru ortaya çıkıyor: “Sanatın sürdürülebilirliği meselesi için birey ve toplum olarak bizler neler yapıyoruz?”

M28: Maison Yirmisekiz Sanat Kulübü’nün Ekim ayı gündemi “Sanat Koleksiyonerliği” oldu. Bu alanda son yıllarda önemli değişimler yaşanıyor. Koleksiyoner profilinde ve koleksiyonu yapılan eserlerde nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?

B.G: Son yıllarda yeni nesil sanat koleksiyonerliği için gözlemlenen değişimler -kesin bir demografik çerçeve çizmek çok mümkün olmasa da- hem koleksiyoner profilinde hem de koleksiyonun içeriğinde gerçekleşiyor. Uzun yıllardır sanatla yakından ilişkili koleksiyonerlerin odağında yaşanan kimi farklılıkların yanı sıra genç koleksiyonerlerin de oldukça arttığını görüyoruz. Farklı koleksiyoner profilleri, sanatın sadece bir yatırım aracı olarak değil, aynı zamanda bir ifade biçimi ve toplumsal bir etkileşim alanı olarak da sosyal değerlerine önem verilmesiyle ön plana çıkıyor.

Ayrıca, koleksiyonlarda her zaman en çok gördüğümüz bireysel deneyimlerin-hayat hikayelerinin parçalarının yanı sıra toplumsal ve çevresel birçok temanın artan bir öneme sahip olduğunu gözlemliyoruz. Öte yandan, teknoloji, enerji ve gayrimenkulle ilişkili tüm endüstrilerin hızla büyümesi, yeni jenerasyonun devraldığı büyük şirketlerin gençleşen yapıları sanat tercihlerini de değiştiriyor. Bilhassa da teknolojik gelişmeler… Dijital sanat ve NFT’ler koleksiyon yapılarını değiştiriyor. Bugün yeni nesil koleksiyonerlerin çok daha cesur ve şeffaf olduklarını da söylemek gerekir. Sosyal medya görünürlüğü, bireysel markalaşmada yarattığı etki ve gündem, kişinin hayatında biriktirdiği bir kenara, etkileşim içinde olduğu sanatın bile doğru pozisyonlanmasını gerektiriyor. Tüm bu değişim bağlamında koleksiyonerler artık sanatı fiziksel bir nesne olarak değil, dijital bir varlık olarak da değerlendiriyor. Bu durum hem koleksiyonların içeriğini zenginleştirirken hem de sanat üretimini ve tüketimini dönüştürüyor.

Türkiye’de ziyaret etmeyi en çok sevdiğim müze: Arter ve İstanbul Modern

Önümüzdeki dönemde yurt dışında ziyaret etmeyi planladığım sanat fuarı: ArtBasel Miami

Yıllar geçse de unutamadığım bir sahne performansı: Broadway’de izlediğim “The Lion King.”

Sanatseverler için faydalı bulduğum bir kitap: Sanatın Ekonomisi – Aylin Seçkin

Yakın zamanda ziyaret etmeyi planladığım bir sergi: Berlin’de Hamburger Bahnhof’ta Cevdet Erek’in de yer aldığı “Museum in Motion, A Collection for the 21st Century” sergisi. Kürasyon sanatçıları: Elmgreen & Dragset, Manaf Halbouni, Anne Imhof, Maurizio Nannucci, Ricarda Roggan, Jeremy Shaw, Jasmin Werner, David Zink Yi.

İstanbul’da ise Bilgili Sanat ile bağımsız sanatçılarla gerçekleştirdiğimiz One Akaretler’in 3. Edisyonu’nun başlamasını heyecanla bekliyorum.

 

Bu röportaj Maison Yirmisekiz & Gentleman dergisinin iş birliğinde, derginin Kasım 2024 sayısında yayımlanmıştır.