Ara Güler Müzesi’nde “İstanbul Uyanıyor”

“Rastgele çekilen fotoğraflar daha güzel çıkar, tesadüfen tanışılan insanlarla daha mutlu oluruz, kıyıda köşede uyuyakalmak uykunun en keyiflisidir, plansız hadi denilerek yapılan aktiviteler daha eğlencelidir. Her şeyin ‘kendiliğinden’ olanı güzel.”

İstanbul Bomontiada’daki Ara Güler Müzesi’nde, “İstanbul Uyanıyor” sergisi 9 Kasım’da başladı.  4 Mayıs 2025’e kadar açık olacak bu sergiyi Maison Yirmisekiz üyeleri ile ziyaret etme imkânımız oldu. Müze ekibinden Tuana Pulak’ın samimi ve bilgilendirici anlatımıyla müzeyi ve sergideki fotoğrafları incelerken, Ara Güler’in çalışma şeklini de daha detaylı inceleyebildik.

Ara Güler’in henüz 18 yaşındayken kaleme aldığı “İstanbul’da Sabah” yazısından ilham alan ve şehrin geceden gündüze dönüşümünü gözler önüne seren “İstanbul Uyanıyor” sergisi; İstanbul’a Sultanahmet, Eminönü, Haliç, Galata, Taksim, Polonezköy, Paşabahçe, Ayvansaray ve Arnavutköy’e kadar uzanan geniş bir bakış sunuyor. İstanbul’un -uykudan uyanan insanlar gibi- en sessiz, en sakin anlarında nasıl gözüktüğünü Ara Güler’in objektifinden görüyor ve bununla birlikte “tesadüfen tanışılanların, kıyıda köşede uyuyakalanların” Ara Güler’in objektifine yakalanışına da tanıklık ediyorsunuz bu sergiyi gezerken. İstanbul’un tanıdık silüetinde “hiç karşılaşılmamış anlar” gibi bu fotoğraflar… 

Arşiviyle Toplumsal Bir Bellek Oluşturdu

Sergideki fotoğrafların yarısı Ara Güler’in arşivinden ilk kez izleyici karşısına çıkarılmış. Biz de bu bilginin etkisiyle, Ara Güler’in mirasını yaşatmak için kurulan müze hakkında sizlere daha fazla bilgi aktarmak istedik.

Foto muhabirliği ve fotoğraf sanatının ulusal ve uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcilerinden Ara Güler, 1928 yılında İstanbul’da doğdu, 2018’de İstanbul’da vefat etti. Doğduğu ve yıllarını geçirdiği bu şehrin ruhunu ve yaşantısını fotoğraflarıyla kayıt altına aldı. Bunun yanında Türkiye ve dünyanın farklı coğrafyalarını fotoğrafladı. Çok sayıda fotoğraf sanatçısı ve foto muhabirine ilham kaynağı olan çalışmalar ortaya koydu. Sadece fotoğraf çekerek değil, hazırlık süreçlerini, fotoğrafları, bunlar için yazdığı metinleri, yayınladıkları yerleri çok iyi şekilde arşivleyerek toplumsal bir bellek oluşturdu. Bu nedenle arşivinin geleceğe taşınması çok kıymetliydi.

90’ıncı Yaş Gününde Müzenin Açılışına Katıldı

Ara Güler’in 2016 yılında Doğuş Grubu ile yapmış olduğu iş birliği çerçevesinde, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi işte bu amaçla hayata geçti. Fotoğrafları ile birlikte Ara Güler’in bunlarla ilgili belge arşivi ve fotoğrafçılığa yönelik eşyaları da bu merkezde tutulmaya başlandı. Müze ise aramızdan ayrılışından çok kısa bir süre önce, Ara Güler’in 90. yaş günü olan 16 Ağustos 2018 tarihinde, kendisinin de katılımıyla Bomontiada’da açıldı. Müze o tarihten beri Ara Güler’in çok yönlü sanatçı kimliğini, ilham veren yaşamını ve değerli arşivini geniş kitlelerle buluşturma amacıyla hizmet veriyor. Yurt içi ve yurt dışı sergiler, yayınlar, etkinlikler ve iş birlikleri ile fotoğraf sanatının görsel, duygusal ve sosyal etkisini öne çıkarmayı ve yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Ara Güler’in sanatçı kimliğini, ilham veren yaşamını ve değerli arşivini çeşitli sergilerle ilgililerle buluşturan müzede, Güler Apartmanı’ndaki karanlık odasının birebir canlandırması da bulunuyor. Titizlikle tuttuğu arşivi, fotoğraf makineleri, henüz lise öğrencisiyken kendi adına bastırdığı kartvizit, defterleri… Her biri Ara Güler’i daha yakından tanımanızı sağlayacak pek çok eşya bulunuyor müzede.

“Dünyanın En İyi Yedi Fotoğrafçısından Biri”

Ulusal ve uluslararası alanda pek çok başarı elde eden Ara Güler, bıraktığı miras ile fotoğrafçılara ilham olmaya devam ediyor. Tamamını bu satırlara sığdırmak mümkün değil ama başarılarının bir kısmını şu şekilde hatırlatabiliriz:

Gazetecilik yaşamına 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde başlayarak, Devir, Resimli Hayat ve Hayat gibi dönemin önemli fotoğraf dergilerinde çalıştı. 1956’da Time ve Life, 1958’de Paris Match ve Stern dergilerinin foto muhabirliğini üstlendi. Aynı dönemlerde Magnum Photos Ara Güler’in fotoğraflarının uluslararası dağıtımına başladı. Nuh’un Gemisi röportajını yaptı ve bu fotoğraflar Magnum Photos tarafından 100’ün üzerinde yayına dağıtıldı. Yine bu yıllarda Nemrut Dağı röportajını yaptı ve tüm dünya Nemrut Dağı’nı onun fotoğrafları ile tanıdı. Bir diğer önemli röportajı Aphrodisias ile de unutulmuş bu antik kentin yeniden keşfedilmesini ve dünyaca tanınmasını sağladı. 1961 yılına kadar Hayat dergisinde fotoğraf bölümü şefi olarak çalıştı.

1961’de, İngiltere’de yayımlanan British Journal of Photography Yearbook, onu dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği’ne (ASMP) kabul edildi ve bu kuruluşun Türkiye’den tek üyesi oldu. 1962 yılında Leica dergisi onu “Master of Leica” başlığıyla duyurdu ve fotoğraf dünyasının o dönemki en önemli yayınlarından biri olan Camera dergisinde geniş bir portfolyosu yayınlandı. 1974’te Amerika Birleşik Devletleri’ne davet edildi ve birçok ünlü Amerikalının fotoğrafını çektikten sonra Yaratıcı Amerikalılar adlı sergisini dünyanın birçok kentinde sergiledi.

Sanat, sanat tarihi, arkeoloji ve mimari konularındaki fotoğrafları Time, Life, Horizon, Newsweek ve Skira Yayınevi tarafından yayınlarında kullanıldı. Bertrand Russell, Yaşar Kemal, Pablo Picasso, Füreya Koral, Salvador Dali ve Fikret Mualla gibi birçok ünlü kişinin fotoğrafını çekti ve onlarla röportajlar yaptı.

2002 yılında Fransız hükümeti tarafından “Légion d’honneur, Officier des Arts et des Lettres”, 2009 yılında Paris Belediyesi tarafından “La Médaille de la Ville de Paris” unvanları verildi.

Türkiye’de çeşitli yıllarda pek çok kıymetli ödüle layık görüldü. Üniversitelerden “Fahri Doktor” ünvanı aldı.

Bu yazının bir bölümü, Maison Yirmisekiz & Gentleman dergisinin iş birliğinde, derginin Şubat 2025 sayısında yayımlanmıştır.